Klasik Yunan mitolojisi anlatısına göre, Atina kentinin koruyuculuğu üzerine bir yarışma başlatılır. Bu zorlu yarışmayı düzenleyen tanrılar tanrısı Zeus, yarışma şartı olarak kendisine en güzel ve en kıymetli hediyeyi getirene şehrin koruyucusu unvanını vereceğini söyler. Bu yarışmada iki büyük rakip vardır: Denizlerin büyük tanrısı Poseidon ve zekasıyla büyüleyen savaşçı tanrıça Athena.
Tanrıların rekabeti güçlüdür, Zeus’a en güzel ve en kıymetli hediyeyi vermek için yarışmak tam da tanrıların işi olsa gerek. İlk olarak Poseidon hediyesini açıklar. Poseidon, mızrağıyla bir kayaya vurur.Kayadan denizlerin gücünü simgeleyen tuzlu su çıkar. Herkesin şaşkınlığını ve beğenisi kazanan bu hediyenin ardından muhteşem tanrıça Athena hediyesini vermek için yere vurur. Vurduğu kayadan bir zeytin ağacı çıkar. Athena ağacı, “Bunun gölgesinde dinlenebilirsiniz, meyvesini yiyebilirsiniz ve meyvesinin yağıyla tüm yiyeceklerinizi saklayabilirsiniz ve o yağ ile aydınlanabilirsiniz” diyerek tanıtır. Bunun üzerine herkes büyülenmişçesine ağacın faydalarına hayran kalır.
Öyle ki çok sinirlenip üzülen Poseidon bile ağacın üstünlüğünü kabul eder. Oldukça büyük beğeniyle karşılanan zeytin ağacı ile hayranlık uyandıran Athena böylece hem şehrin koruyucusu ilan edilir hem de şehre onun ismi verilir. Poseidon ile aralarında düşmanlık ve kırgınlık kalmasını istemeyen Athena, ağaçtan bir dal kırarak Poseidon’a uzatır. Ağacın kutsallığı sayesinde aralarında bir husumet kalmaz. Böylece günümüzde bile hâlâ anlamını yitirmeden kullanılan “zeytin dalı uzatmak” tabiri oluşur.
Bu olaydan sonra zeytin dalının anlamı Antik Yunan’da gelenekselleşir. Antik Olimpiyat Oyunları’nda birinciler zeytin dalıyla ödüllendirilirken gelinlere zeytin ağacından yapılma bir taç takılmaya başlanır.